Flutter – Navigation (pushNamed)

Flutter’da, uygulamanızdaki farklı sayfalar arasında gezinmek için Navigation kullanabilirsiniz.

İlk olarak, gezinmek istediğiniz sayfaları tanımlamanız gerekiyor. Bunu MaterialApp widget’ının içindeki MaterialApp.routes özelliği ile yapabilirsiniz. Örneğin:

MaterialApp(
  routes: {
    '/': (context) => HomePage(),
    '/second': (context) => SecondPage(),
  },
)

Yukarıdaki örnekte, ‘/’ yolu ana sayfaya, ‘/second’ yolu ise ikinci sayfaya yönlendirir. Ana sayfada bir düğme olsun ve bu düğme ikinci sayfaya geçiş yapsın.

class HomePage extends StatelessWidget {
  @override
  Widget build(BuildContext context) {
    return Scaffold(
      appBar: AppBar(
        title: Text('Ana Sayfa'),
      ),
      body: Center(
        child: ElevatedButton(
          child: Text('İkinci Sayfaya Git'),
          onPressed: () {
            Navigator.pushNamed(context, '/second');
          },
        ),
      ),
    );
  }
}

Yukarıdaki kodda, ElevatedButton’un onPressed olayı tetiklendiğinde Navigator.pushNamed kullanılarak ‘/second’ yolu üzerinden ikinci sayfaya geçiş yapılır.

İkinci sayfada, bir geri düğmesi ekleyebilirsiniz. Bu düğme Navigator.pop kullanılarak önceki sayfaya döndürülür.

class SecondPage extends StatelessWidget {
  @override
  Widget build(BuildContext context) {
    return Scaffold(
      appBar: AppBar(
        title: Text('İkinci Sayfa'),
      ),
      body: Center(
        child: ElevatedButton(
          child: Text('Geri Dön'),
          onPressed: () {
            Navigator.pop(context);
          },
        ),
      ),
    );
  }
}

Proje özelinde GIT kullanıcı adı ve e-posta değiştirme

Push’ladığınız commitlerinizin contributions grafikleri arasında gözükmediğini farkettiyseniz, bunun nedeni; projenizde, GITHUB hesabınızdan farklı bir e-posta tanımlı olmasıdır.

Muhtemelen şirket e-posta hesabınız ile yerelinizde GIT initialize etmiş olabilirsiniz ya da birden fazla e-posta hesabınız olabilir.

GIT kullanıcı adı ve e-postanızı değiştirin

Öncelikle git config --list ile yapılandırmanızı kontrol edin.

Proje özelinde kullanıcı adı ve e-posta tanımlayın.

git config user.name "Ad Soyad"
git config user.mail "name@your-mail.com"

Her projede ön tanımlı olarak gelen global kullanıcı adınız ve e-posta bilgilerinizi değiştirmek isterseniz --global parametresini kullanmanız gerekmektedir.

git config --global user.name "Ad Soyad"
git config --global user.mail "name@your-mail.com"

C – Tek Yönlü Bağlı Liste

#include <stdio.h>
#include <stdlib.h>

//tek yon bagli liste yapisi
//next = NULL olduğunda sonlanır 
struct node {
  int data;
  struct node *next;
};

int main(){

	struct node *head; //henüz yer kaplamıyor

	//liste için bellekte yer ayıralım.
	//C++'ta head -> next = new node()
	//C'de memory allocation ile bellekte yer ayırıyoruz.
	head = (struct node*)malloc(sizeof(struct node));

	//listeye, datası 1 olan eleman ekleyelim.
	head->data = 1;
	//listenin next'ine null atayarak sonlandırıyoruz..
	head->next = NULL;

	printf("1. eleman data: %i\n", head->data);
	printf("1. eleman next: %p\n\n", head->next);

	//listeye eleman ekleyelim
	printf("listenin sonuna eklemek için bellekten yer ayır.\n");
	head -> next = (struct node *)malloc(sizeof(struct node));
	printf("1. eleman next'ine yeni elemanın adresi eklendi.\n");
	printf("1. eleman next: %p\n\n", head->next);
	

	head -> next -> data = 3;
	head -> next -> next = NULL; 

	printf("2. eleman adres: %p\n", head->next);
 	printf("2. eleman data: %i\n", head->next->data);
 	printf("2. eleman next: %p\n", head->next->next);

}

İbn Battuta – Denizli (Ladik, Donuzlu)

… Oradan Karâağâç yoluyla ayrıldık. Karâ, Türk dilinde esved [=siyah] demek; ağâç ise haşeb [=odun] demektir. Burası yeşil bir alandır. Türkmenlerin yerleştiği sahalardandır. Bu ovada Cermiyân [=Germiyan] obaları yol kesicilik ettiğinden, bizim Lâdik’e [=Denizli] sağ salim ulaşmamızı sağlamak için sultan yanımıza cengâverler katmıştı. Cermiyânoğullarının Yezîd b. Muâviye soyundan oldukları söylentisi yaygın! Kütahya onlara aittir. Allah onların şerrinden bizi korusun.


Böylece Lâdik’e vardık. Buraya Dûngûzla da [=Doñuzlu, Domuzlu, Denizli] deniliyor. Bu kelime ”Beldetü’l-Hanâzîr” [=domuz diyarı] anlamına geliyor. Burası bölgenin en güzel, en büyükşehirlerinden biridir. Cuma namazının kılındığı yedi büyük câmii, bağ ve bahçeleri, düzenli akan çayları, memba suları ve şirin çarşıları var.

Burada dünyada eşi benzeri olmayan altın işlemeli pamuk elbiseler dokunur. Yöre pamuğunun kaliteli oluşu ve iyi eğirilmesi uzun süre dayanmasını sağlıyor. Bu kumaşlar buranın adıyla [Ladikî, Dûngûzlî şeklinde] tanınmıştır.

Şehirde Hristiyan nüfusun çokluğu nedeniyle bu işi yapanların ekseriyeti Rum kadınlarından oluşuyor. Bunlar sultana cizye ve benzeri adlarla vergiler veriyorlar. Rum erkekleri, beyaz veya kırmızı renkteki uzun külâhları, kadınları da başlarına doladıkları koca koca sargılarla tanınırlar.

Bu yörenin halkı hattâ bütün yöre ahalisi, çirkin davranışları ayıplamıyor. Kadınlar elde ettikleri kazançların bir miktarını sahiplerine veriyor. Hattâ güzel Rum kadınlarının erkeklerle birlikte hamamlarda çekinmeden eğlendiklerini, günaha daldıklarını işittim. Bana anlatılanlara göre yöre kadısının bile hamamlarda böyle “çalışan” cariyeleri varmış!

Misafirperverlikte Yarış ve Ahı Tekkesinde Konaklama

Şehre girdiğimiz zaman çarşıdan geçerken dükkânlardan çıkan bazı insanların hayvanlarımızı çevirerek dizginlerine sarıldıklarını gördük. Aniden başka bir grup çıkıp onları durdurdu ve çekişmeye başladılar. Aralarındaki münakaşa uzayınca bazıları hançerlerini çekip ötekilere saldırmaya kalkıştı. Konuşuyorlar ama hiçbir şey anlamıyorduk. Korkmaya başladık. Bu adamların yol kesen eşkıya Cermiyânlılar olduğu kuşkusuyla kaygılandık. Öyle ya, şehir onlara aitti. Malımıza, canımıza kastetmiş olabilirlerdi. Sonra Hak Teâlâ bize Arapça bilen, hacca gitmiş bir adam gönderdi. Ona sorduk, bunlar ne istiyor diye. Şöyle cevap verdi: ”Bu adamlar yiğit ahılardır!” Bizimle ilk karşılaşanlar Ahı Sinân’ın adamları, sonradan onları durduranlar ise Ahı Tûmân’ın gençleriymiş.

Her iki taraf da bizim kendi yanlarında konuk olmamızı istiyorlar, bu yüzden çekişiyorlarmış. Gösterdikleri yüksek misafirperverliğe şaşmamak mümkün değil! Sonunda işi kur’a çekmek suretiyle hallettiler, barıştılar. Kim kazanırsa önce o tarafın tekkesine konuk olmamıza karar verildi. Kur’a, Ahı Sinân’ın takımına düştü. Sinân bunu haber alınca kendi yoldaşlarından bir grupla bizi karşıladı. Beraberce onun tekkesine gittik. Hemen yiyecek sundular. Dinlendikten sonra Ahı Sinân bizi hamama götürdü. Benim bütün hizmetimi o görmüştür. Öteki yoldaşlarından üçü-dördü de bir arkadaşımın hizmetini üzerlerine almışlardı. Hamamdan çıkınca tekrar büyük bir sofra kurdular. Çeşitli meyveler, tatlılar, ikram ettiler. Yemekten sonra Kur’an-ı Kerim’den bazı bölümler okuyan hafızları dinledik. Arkasından hepsi “semâ” etmeye başladı. Gelişimizin haberi hükümdara bildirildi. Ertesi akşam bizimle görüşmek istedi; aşağıda anlatacağımız gibi onu ve oğlunu ziyaret amacıyla konağına gittik.Tekkeye döndüğümüz zaman Ahı Tûmân ile yoldaşlarını karşımızda bulduk, bizi bekliyorlardı. Onlarla birlikte kendi tekkelerine gittik. Ötekiler gibi yemek verdiler, hamama götürdüler, hamamdan çıktığımızda bizlere gülsuyu ikram ettiler! Böylece tekkeye geldik. Yine ötekiler gibi meyve, tatlı venefis yiyecekler ikram ettiler. Ziyafetten sonra Kur’an’dan bazı bölümler okundu, raks ve “semâ”edildi. Onların tekkelerinde de bir süre kaldık.

Lâdik [=Denizli] Sultanı

Lâdik hükümdarı, Anadolu’nun ileri gelen beylerinden Sultan Yenenc [=Yınanç] Bey’dir. Ahı Sinân’ın tekkesinde konakladığımız vakit bu adam yanımıza erdemli bilgin Fakih Alâeddîn Kastamûnî’yi göndermiş, sayımızca da at yollamıştı. Ramazan ayıydı. Huzuruna giderek kendisine selâm verdik. Bu ülke beylerinin âdetleri arasında yolculara ilgi göstermek, onlarla tatlı dilli konuşmak, ufak-tefek hediyeler vermek vardır. Bu yüzden akşam namazını sultanla beraber kıldık.Yemek hazırlanmıştı. Beraber iftar ettikten sonra yanından ayrıldık. Bize biraz para verdi. Sonra oğlu Murâd Bey bizimle tanışmak istedi. Bu genç, meyvelerin henüz eriştiği o günlerde şehir dışında bir bağda ikamet ediyordu. Babasının yaptığı gibi o da sayımızca at göndererek çağırdı bizi. Onun bağına gittik, geceyi orada geçirdik. Yanında bulunan bir fakih ikimiz arasında tercümanlık yaptı. Ertesi sabah da oradan ayrıldık.

Mübarek Ramazan Bayramı’nı bu beldede karşıladık. Câmiye gittiğimizde baktık ki sultan askerleriyle arz-ı endam eylemiş, ahı yiğitlerden oluşan zanaat erbabı davul-zurna ve borularıyla, kendi mesleklerini gösteren bayraklarıyla hazırlanmışlar, tepeden tırnağa silâh kuşanarak ihtişam yarışına girmişlerdi. Her sanat erbabı yanında getirdiği koyun, öküz ve ekmek yüklerini taşıyor; mezarlıkta kestikleri kurbanları ekmekle beraber fakir fukaraya dağıtıyorlardı. Bayram alayı burada kabristandan başlamaktadır. Oradan namaz kılınan yere gidilir. Namazı kıldıktan sonra sultanla beraber konağına gittik. Yemek hazırlandı. Fıkıh bilginleri, şeyhler ve ahılar için ayrı bir sofra; yoksullar, düşkünler için başka bir sofra kurulmuştu. O gün hükümdarın kapısından zengin, yoksul hiç kimse geri çevrilmedi.

İbn Battuta – Bergama, Balıkesir, Bursa Güzergâhı

İbn Battuta’nın, 1333 yılında; Bergama, Balıkesir, Bursa Güzergâhında yaptığı yolculuğa dair gözlemleri şu şekildedir:

Bergama Hükümdarı

Şehrin hâkimi Yahşî Han’dır. Han sözü bunlar arasında sultan anlamına geliyor.
“Yahşî” ise güzel ve kaliteli demektir.

Buraya geldiğimiz zaman yayladaydı. Gelişimizi haber alınca bize yemek sundu.
“Kudusî”den yapılmış bir elbise gönderdi.

Sonra yolu göstersin diye bir kılavuz tuttuk, yüksek ve sarp dağları aşıp Balîkesrî’ye ulaştık.

Balıkesir

Şehir, kalabalık bir nüfusa, zengin ve şirin çarşılara sahip ama halkın Cuma namazlarını
kılacağı büyük bir câmii yok. Bu yüzden şehir dışında bir mabet inşa etmeye kalkışmışlar.
Duvarlarını örmüşlerse de henüz çatıyı örtememişler. Namazı orada kılmakta, ağaçların gölgesinde saf bağlamaktadırlar.

Şehrin ileri gelenlerinden Ahı Sinân’ın zaviyesinde konakladık. Şehrin kadılığını ve hatipliğini yapan
fıkıh bilgini Musa da bizi ziyaret etti.

Balîkesrî Sultanı

Adı Demûrhân’dır. Onda hayır yok. Bu şehri kuran da babasıdır. Bu meymenetsiz oğul zamanında
şehir gelişmiş ve nüfusu çoğalmıştır.

İnsanlar da hükümdarın dünya görüşünü takip ediyor. Onu gördüm. Bana ipekten mamul bir giysi gönderdi.
Bu şehirde Margalîta adında bir Rum cariye aldım.

Bursa

Sonra Bursa şehrine vardık. Burası muazzam bir şehir; çarşıları güzel, caddeleri geniş.
Bahçeler ve gür çaylar çeviriyor şehri.

Şehir dışında sıcak akan bir memba var; büyük bir göle dökülüyor. Onun üzerine iki hamam yapılmış; biri erkeklere, diğeri kadınlara ait. Hastalar uzak diyarlardan gelip bu kaplıcada şifa bulurlar.

Burada yolcuların konaklayacağı bir zaviye vardır; gelen üç gün kalır ve doyurulur.

Bursa Sultanı

Bursa’nın sultanı İhtiyâruddîn Urhân Bek’tir [=Orhan Bey]. Urhân, Sultan Osmancûk’un oğludur. “Cûk”, Türkçede küçük anlamına gelir.

Bu sultan, Türkmen hükümdarlarının mal, ülke ve askerce en büyüğüdür.

Onun kaleleri yüze yakındır. Vaktinin büyük bir kısmını buraları dolaşmakla geçirir. Her kalede bir müddet kalarak etrafı kolaçan etmek, eksikleri tamamlamakla uğraşır.

Anlatılanlara göre hiçbir şehirde bir aydan fazla oturmaz, devamlı kâfirlerle savaşır, onları kuşatırmış!

Zaten onun babası aldı Bursa’yı Rumların elinden. Onun kabri, şehir mescidinin kenarındadır. Burası eskiden Hristiyanların kilisesi imiş.

Anlatılanlara göre baba Osmancûk, Yeznîk [=İznik] şehrini yirmi sene kuşatmış,
fethedemeden vefat etmiş. Sonra oğlu kuşatmaya devam etmiş ve on iki yıl sonra fethetmiş.

Ben onunla burada karşılaştım. Bana, kese kese dirhem gönderdi.