Drush ile Yapı ve İçerik Taşıma

İçe / Dışa Aktarma Komutları

Config export; sitenin tüm yapılandırmasını config/sync dizinine çıkartır. Dışarıya çıkartılan bu dosyalar, yeni ve bir boş drupal kurulumuna aktarılabilir. Bu sayede, önceki sitenin yapısında yeni bir site elde edilir. Bu yapılandırma dosyaları; sitenin içeriğini değil, içeriğe ait olan yapıyı (structure) içermektedir. Yapılandırma; genellikle site adı, içerik türleri (content types) ve alanları (fields), sınıflandırma sözlükleri, görünümler (views) vb. gibi şeyleri içermektedir.

drush cex
drush config-export

Config import; daha önce drush cex ile dışarıya aktarılan site yapılandırmasını yeni site içerisine aktarır. Aktarımın yapılabilmesi için, önceden dışarıya aktarılmış dosyaların, yeni sitenin config/sync dizinine kopyalanmış olması gerekmektedir.

drush cim
drush config-import

Content sync export; site içeriğinin dışarıya aktarılmasını sağlar. Bu komutu kullanabilmek için content synchronization modülünün kurulu olması gereklidir.

drush cse
drush content-sync:export

Content sync import; site içeriğinin yeni bir siteye aktarılmasını sağlar. Eğer yeni sitenin yapılandırması, yüklenmek istenen içeriklerle uyumlu değilse hata oluşacaktır. Yapılandırma dosyaları (configler), içeriklerin ait olduğu siteden drush config-export ile alınıp drush config-import ile yeni siteye aktarılmış olmalıdır.

drush csi
drush content-sync:import

Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı (Kitap Özeti)

(İlber ORTAYLI & İsmail KÜÇÜKKAYA)

1923’e Giden Yol

Türkler Hakkında

İlber Ortaylı, kitabın girişinde Türklerin tarihine değiniyor. Moğollardan etnik olarak farklı olduğumuzu, at göçebesi olduğumuzdan dolayı tarih boyunca çok askeri ve teşkilatçı olduğumuzu belirtiyor. Türklerin toplumsal özelliklerinden, mültecilere tarihte her zaman kucak açan bir millet olduğumuzdan bahsediyor. Bu kucak açmamızın, imparatorluk olabilmenin temel özelliği olduğunu belirtiyor.

Türklerin dünya tarihine katkısının sadece askerlik, idari mekanizma ve teşkilatlanma olmadığını; mimari alanda da katkılarımızın olduğunu ve bu mimari anlayışın yine askeri eserler ağırlıklı olduğundan bahsediyor. Türklerin yapılarının ana taşıyıcısının da Türkçe olduğunun altını çiziyor. Çünkü Türkler, ilim hayatında Farsça ve Arapça kullanılırken; devletin ve askerin dili her zaman Türkçe olarak kalıyor.

Osmanlının Mirası

Ortaylı, Osmanlı padişahı olan Abdülhamid’in Türk hakanı olarak anılmasını, Türk İmparatorluğu olarak bilinmemize dayandırıyor. Abdülhamid’in babası Sultan Abdülmecid’in, amcası Abdülaziz’in hayatlarına değiniyor. Ayrıca Abdülhamid devrine, onun kişiliğine detaylarıyla değiniyor.

İlber Ortaylı’nın özellikle belirttiği konu; bir imparatorluğun bakiyyesi üzerinde olduğumuz ve ona mirasçı olmamızdır. Bu yüzden sorumluluk sahibiyiz. Osmanlının bıraktığı kültürel ve dini miras başka ülkelerde yaşamaya devam ediyor. Bosna bu yüzden ezildi. Balkanlarda ve Ortadoğu’da Türk azınlıklarını korumak zorundayız. 

İlber Ortaylı’ya göre, Osmanlı İmparatorluğu ile Cumhuriyet arasında kültürel, siyasi, idari ve hukuki devamlılık çok devam etmektedir. Bununla birlikte ‘Türk çağdaşlaması’ olarak adlandırdığı cumhuriyetin ilk yıllarını Osmanlı’daki otokratik ve mekanik yapının devam ettirilmesi olarak değerlendiriyor ve siyasal araçların kullanımındaki sosyal mühendisliği benzeştiriyor.

İttihat ve Terakki Dönemi ve I. Dünya Savaşı

İlber Ortaylı, II. Abdülhamid istibdadına karşı ayaklanan ve hürriyet isteğiyle dağa çıkan genç subayların meşrutiyetin yolunu açmasından, Jön Türklerin başını çektiği İttihatçı örgütlenmeden bahsediyor. Daha sonrasında ise İttihatçıların hükümete katılışını, Balkan Savaşları ve Babıali Baskını sonrasında ise İttihatçıların hükümet kurmasını detaylarıyla ele alıyor. 

İttihat ve Terakki’nin, Almanların desteğiyle I. Dünya Savaşı’na girme isteği ve bu isteğe karşı olan kişilerin bulunduğunu öğreniyoruz. Bu kişiler arasında Mustafa Kemal de var. Enver Paşa ise savaşa girmek istemeyenlere karşı bir tutum sergiliyor. Mustafa Kemal savaşı öğrendiğinde “Enver’den bundan başkasını beklemezdim, Osmanlı bu savaştan sağ çıkamaz” diyor.

Ortaylı, I. Dünya Savaşı’nın ilerleyişinden, İttihak ve Terakki’nin savaşta ve bu dönemde aldığı kararlardan detaylarıyla bahsediyor. Kaybedilen savaşın ardından, 1918 yılında, İttihak ve Terakki’nin kendini feshetmesinden ve daha sonra 1920 yılında Türklere dayatılan ve Osmanlının imzaladığı Sevr Antlaşması’ndan bahsederek konuyu Milli Mücadeleye getiriyor.

Milli Mücadele Yılları

İlber Ortaylı, Milli Mücadele’de niçin Mustafa Kemal ve arkadaşlarının ön plana çıktığından bahsediyor. Mustafa Kemal’in; Kâzım Karabekir, Refet Bele, Fevzi Çakmak’ın da içerisinde bulunduğu kuşak arasında neden ön plana çıktığını anlatıyor.

Mustafa Kemal’in bir Osmanlı subayı olarak, Hanedan’ın dikkatini çekmesinden, yalnızca onun Karadeniz (Pontus) bölgesindeki ayaklanmayı bastırabileceğinin düşünülmesinden bahsediyor. Mustafa Kemal’in, Mondros Mütarekesi zamanında Vahdeddin’den kendisini genelkurmay başkanı yapmasını istediğinden de söz ediyor. (s. 50)

Ortaylı, Mustafa Kemal’in başta İttihat ve Terakki cemiyetinde yer alıp, daha sonra çıkması ve İttihatçılardan uzak durmasından bahsediyor.

Milli Mücadele’yi, Ankara’da kurulan meclisi ve Ankara-İstanbul arası meydana gelen hadiseleri detaylarıyla anlatıyor.

Birinci Meclis ve Cumhuriyet’in Kuruluşu

İlber Ortaylı, bu bölümde 23 Nisan 1920’de açılan birinci meclisin nasıl bir meclis olduğunu tarif ediyor. Birinci mecliste yer alanlar içerisinde padişahçı olanlar, solcular ve ittihatçılar olduğunu aktarıyor.

Birinci meclisin 9 Nisan 1923’te niçin kendisini feshettiğinden bahsediyor. Ağustos 1923’te ise ikinci devre meclisin toplanmasını ve ilk olarak 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’nı tasdik etmesini anlatıyor.

Ortaylı’nın, Ankara’da kurulan meclise dair tespitleri şu şekildedir:

… Ankara’da meclis kuruldu. Bu meclis, amacı ayrı bir devlet, ayrı bir hükümet kurmak olmayan, doğrudan doğruya Saltanat makanının hukukunu kurtaracak, onu koruyacak, İstanbul’daki şartların olumsuzluğu dolayısıyla Anadolu’yu seçmiş bir hükümetti.

İlber Ortaylı, birinci meclis için hükümeti görülmemiş ölçüde konvansiyonel, açık ve demokrat tanımlamasını yapıyor. Ancak Cumhuriyet kurulduktan sonra artık ortada muhalefet kalmıyor. Öte yandan Cumhuriyet dönemin Avrupa’sına uyulduğunun göstergesidir. O dönem Avrupa’da İngiltere dışında demokrasi yoktur, her yerde kriz vardır.

Mustafa Kemal’in yanı sıra, mesai ve silah arkadaşlarının zihninde Cumhuriyet düşüncesinin ne zaman ortaya çıktığına değiniyor. Mustafa Kemal’in 18 Mayıs 1919’da, Samsun’a çıkmadan önce, İstanbul’da Bekir Ağa Bölüğü’ndeki tutuklu arkadaşlarını ziyaretinde onlara Cumhuriyet’i kurmaktan bahsetmiş olması oldukça dikkat çekicidir. (s. 63)

İlber Ortaylı, Atatürk için kafasında tam manasıyla Jean-Jacques Rousseau tipi bir cumhuriyet olduğunu ve 1924 Anayasası ile de bunu gerçekleştirdiğini söylüyor.

Ortaylı’nın, tartışmaları günümüze kadar süren Lozan Antlaşması hakkındaki görüşleri şu şekildedir:

… Lozan’a bugün zafer diyenler de, hezimet diyenler de var. Fakat Lozan bir uzlaşmadır. Harpten yeni çıkmış bir millet olarak, çok korkunç olan eski antlaşmayı kabul etmiyoruz. Buna karşı Musul’un kaybedildiğini söylüyorlar ama zaten Misak-ı Milli’nin sınırları 1912’den beri tam belli değil. 10 senedir savaşan bir ordu var.

Ortaylı’nın, Misak-ı Milli sınırları hakkındaki görüşleri şu şekildedir:

 … Misak-ı Milli sınırları tam belli değildir. Ama bugünkü Türkiye olmadığı bellidir. Mesela kısmen Halep’ten geçer, hakikaten Musul’dan geçer. Çünkü mütareke anında bizim ordumuz zaten oradaydı. Oradan itilmemiz sonradan mütareke ahkamının ihlaline dayanıyor. Bu hukuki midir? Değildir. Fiilidir.

Ortaylı’nın; Musul, Halep, Batı Trakya ve Adalar için yapılan eleştirilere cevabı şu şekildedir:

… O günün şartlarını düşünün. Memleketi zor kurtardık, Halep’i nasıl alacaksınız? Rumeli konusu da var. Herhalde Atatürk’ün ve Cumhuriyet’i kuranların çok istediği bir şeydi bu. Çünkü bunların büyük çoğunluğu Rumeli çocuğudur. Batı Trakya’yı, bugünkü Selanik’i nasıl isterlerdi. Neden istemesinler?

 … Adaları Yunanistan’dan neden niye alamadık? Çünkü alamazdık. Hangi donanmayla yapabilirdik? Maalesef askeri harekatın şartlarını bilmeyen hep böyle derler. ‘İkinci cihan harbi sırasında Almanlar bize Oniki Adalar’ı bırakıyorlarmış, almamışız.’ Bıraktıkları doğru, bizim de almadığımız doğru. Alsak ne olacaktı? Kaç gün kalacaktı elde? Almanların müttefiki durumuna gelir, faşist bir hükümet damgası yerdik. O günlerde bizi faşizmden kim kurtaracaktı?

İlber Ortaylı’ya göre Mustafa Kemal’in Lozan’a İnönü’yü göndermesinin sebebi ona en yakın kişi olmasıdır. İnönü dışındaki isimler kendini bir şey zannedecektir. Buna örnek olarak da Rıza Nur’u ve hatıratında yazdıklarını gösteriyor.

Mustafa Kemal Atatürk

İlber Ortaylı, “Türkiye Mareşali” diyerek giriş yaptığı Mustafa Kemal Atatürk bölümünde ilk olarak Atatürk’ün büyüklüğünün sırrından, onu dünya tarihinde özel kılan özelliklerden bahsediyor. (s. 73)

İlber Ortaylı, Atatürk’ün, bulunduğu ortamda kendisini ayıran kişisel bir dehaya sahip olduğunu belirtirken. Onu; olumlu düşünceli, biraz sert karakterli, kararlı ve doğuştan bir komutan ve her zaman sorumluluğu ve ağır yükü üzerine almak isteyen bir kişilik olarak tanımlıyor. Atatürk’ün gerektiği yerde cesur ve atak olması ve yine gerektiği yerde temkinli olmasının sebeplerini anlatıyor

İlber Ortaylı, Mustafa Kemal’in kararlılığına şöyle bir örnek veriyor:

…Kararı çok çabuk veriyor. “Biz harf devrimini üç ayda yaparız” diyor. İsmet Paşa “Aman Paşam olur mu” diyor. Görünüşte haklıdır da. “Lütfen biraz uzatalım” diyor. “Hayır, üç ayda ya biter, ya konu biter”. Kararlıdır. Ondan sonra yapıldı. … Harf inkılabı yapıldığında Atatürk 48 yaşındadır. Bu yaştaki bir kişi, alıştığı Osmanlı Türkçesini ve kullandığı Arap harflerini birden bire terk ediyor.

Çöküş süreci yaşayan bir imparatorlukta, bir Osmanlı Paşası olarak, Cumhuriyet’in kurucusu bir lidere dönüşmesini ele alıyor. Atatürk’ün etkilendiği kişilerden, çevresinden ve Selanik’ten bahsediyor:

… Selanik’te, İstanbul’da olmayan liberal bir hava var. Atatürk orada yetişiyor. Nasıl yetiştiğine bakmak lazım. Okuyorlar, insanlar birbirlerini tanıyorlar. Sivil asker beraber ve ilişkileri çok yakın. Bu nokta çok önemli bir farklılıktır. Kendisini yetiştirmiş. Fransızca metinler okuduğu çok belli.

İlber Ortaylı, ayrıca, Atatürk’ün tarih şuurundan bahsediyor. Atatürk, Leon Caetani’nin dokuz ciltlik “İslâm Tarihi” adlı eserini okurken “Tarih, ilerisini göremeyenler için acımasızdır.” sözünü mavi kalemle çiziyor ve iki defa çarpı işareti koyuyor. Tarih için söylediği sözlere de dikkat çekiyor: “Tarih yazmak, yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmaz ise değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak mahiyet alır.”

Atatürk’ün yaptığı tüm işlerde ve uyguladığı reformlarda daima meşruiyet zeminini araması, eğer yoksa bu zemini oluşturması; hukuka daima saygılı olması; asker-sivil ayrımına önem vermesi ve bunun gereği olarak ordunun politize edilmemesi, subayların politikaya karışmaması ilkesini savunması İlber Ortaylı’nın Atatürk hakkında dikkat çekilmesini istediği diğer özelliklerdir. Ortaylı, Atatürk’ün stratejilerini de çeşitli başlıklarda ele almıştır.

Ortaylı, Atatürk’ün özel yaşamının konuşulması hakkında şöyle diyor:

 … Böylesi büyük liderlerin özel hayatlarını bilen bilmeyen konuşamaz. Türkler zaten tarihte ehemle mühimi birbirine karıştırırlar. Tarihçi olmayan milletlerin en büyük vasfı, tarih yazımında ehemle mühimi birbirinden ayırt edememektir.

İlber Ortaylı’ya göre Atatürk’ün hasta olduğu dönemlere ait fotoğraflarının asılması iyi değildir. Kullanılması gereken fotoğraflar kalpaklı, müşir üniformalı fotoğraflarıdır.

Evliliği hakkında ise yorumu (Latife Hanım’dan bahsediyor):

…Dışarıda reprezentasyon yok. Balo yok, resmi kabul de yok. Atatürk ve arkadaşları bundan rahatsız. Atatürk istiyor ki temsil kabiliyeti olan kültürlü bir hanım olsun; yabancı dilleri bilen, Avrupa’da okumuş, diplomalı… Lakin maalesef Latife Hanım’ın, Türkiye Mareşali’nin ve kurucu Reisicumhur’un yanında olabilecek, onu temsil edebilecek yeteneği bulunduğu kanısında değilim. O dengeyi, o virtüöziteyi tutturamıyor. Atatürk’e üzüntü vermiş ve bir an evvel gitmiş.

… Latife Hanım yurt gezisinde, istasyonda vagonun penceresinden “Kemal” diye bağırıyor. Böyle bir tavır kabul edilemez. Büyük bir adamın, bir Türkiye Mareşali’nin eşi olmak 1920’lerde bugünkü alışkanlıklarımızın ve tasavvurumuzun ötesinde olmalıdır.

İsmet İnönü Dönemi

“İkinci Adam” başlığıyla, Atatürk’ten sonraki İnönü dönemine başlıyor İlber Ortaylı. İsmet Paşa’nın genel manada Atatürk ile uyuşan bir profili olduğunu belirtiyor. Ama bunun ötesinde de muhafazakar ve çekingen davranış sergilemiştir. Antikomünist tarafı olmasına rağmen Sovyetlerle hep iyi geçinmiş, gerilimi örtmeyi tercih etmiştir. Bazı konularda Atatürk’ü anlamadığından, mirasına gerektiği gibi sahip çıkmadığından bahsetmiştir. 

Atatürk’ün vefatının hemen ardından, rakibi Şükrü Kaya karşısında, Fevzi Çakmak’ın desteğiyle Cumhurbaşkanı seçilmiştir. 

İlber Ortaylı, İnönü’nün başbakanlık dönemlerinde Atatürk’e tesir eden olaylara, bazen İnönü yerine Celâl Bayar’ı tercih etmesi gibi konulara yer vermiştir.

İnönü’nün ikinci adam olması tanımını yapmış, kişisel özelliklerine değinmiştir. Atatürk döneminde denemesi yapılan çok partili hayata geçiş; İnönü döneminde, CHP içerisinden Demokrat Parti’nin doğmasıyla kalıcı hale gelmiştir.

Adnan Menderes Dönemi

Cumhuriyet’in En Parlak Dönemi Mi?

İlber Ortaylı,  Atatürk sonrası Türkiye Cumhuriyeti’nin en parlak dönemi olarak anılan bu dönem için herkesin farklı bir bakış açısına sahip olduğu ifadesini kullanıyor. Demokrat Parti’nin, Türkiye’yi yeniden inşa etmek istediğini ancak birtakım sağlıklı yönlerini de gereksizce tahrip ettiğini belirtiyor.

Ekonomik Gelişmenin Nedeni

II. Dünya Savaşı’nın sona ermesi olduğuna dikkat çekiyor. İnönü döneminde, savaşta olan ülkelerden ithalat yapılamaması, sanayinin kalkınmasını olumsuz etkiliyor. İhracatın da yalnızca ham maddelere yönelik olması, halkın çoğunluğu kırsalda yaşayan Türkiye’yi savaşta olmamasına rağmen çok zor durumda bırakmıştır. Devletin yavaş yavaş parasının olmaya başlaması, 1938 yılında kurulan Toprak Mahsulleri Ofisi’nin garantisi ile köylünün artık para kazanıyor olması, ekonomik refah seviyesinde artışa neden olmuştur.

Savaş zamanında ithalatın durması ve ham madde ihracatı sayesinde döviz rezervlerinde artış meydana gelmiştir. Bu döviz rezervi birikimi, Adnan Menderes döneminden önce, İsmet Paşa zamanında gerçekleşmiştir. Bu birikim,  Adnan Menderes döneminde kullanılmaya başlanmış, harcamaların akıllıca yatırımlara kazandırılması, muhalefet konumundaki CHP tarafından tenkit edilmiştir.

Gericilik Var Mıydı?

Ortaylı’ya göre, gericilik bu dönemde de vardı. Böyle bir arayış her zaman vardır. Örneğin, bu dönemde de bir takım gruplar tarafından kolsuz elbise ile geçen hanımlara ustura ile saldırılmış, Atatürk heykellerinin kolları baltayla kırılmıştır. DP hükümeti tarafından, derhal hepsi içeri alınmak üzere operasyonlar başlatılmıştır. 

Rusya tehlikesi ise sembollerle abartılmakta, solcu ve komünist avı yapılmaktaydı. Bu uygulamayı CHP zihniyeti olarak atfeden Ortaylı, DP’nin de CHP içerisinden doğmuş bir parti olduğunu vurgulamaktadır. 

DP’li birisi camilerin az olduğundan dem vururken, bir yandan da İstanbul’da, Vatan Caddesi’nde, Mimar Sinan eseri camiler yıkılıvermiştir. DP’nin milli tarihe ve sanata olan saygısı da düşüktür.

Ekonomik ve Toplumsal Yapı

Ara bir zümreden bahsediyor Ortaylı; devletin önüne geçip “biz devletiz” diyerek halka kafa tutan, halkın önüne geçip “biz halkız” diyerek devlete kafa tutan bir zümre. Bu DP devrinde hakikaten olmuştur ama şimdi AKP döneminde de var, ondan öncekilerde de vardır, CHP döneminde de vardı.

Anadolu’nun girişimci sınıfından bahseden Ortaylı, Anadolu’da en fazla salça fabrikasının kurulduğundan, üretim olarak da İstanbul’daki fabrikalardan alınan salçaların, domates suyuna dönüştürüldüğünden bahsediyor. Türkiye’deki mühendisliğin ise patentini yabancı olan bir sanayide, niteliği düşük plastik ürünlerin imalatında istihdam edildiğinden bahsediyor. 

O yıllarda Türkiye kasabalar ve köylerden oluşuyordu. Dünyaya açık yaşamı 1-2 sanayici tüccar aile sürdürmeye çalışıyordu. 1950’lerde dünya değişti. Türkiye de değişti. Traktör, kırsal bölgeyi alt üst etti. Geleneksel köy ağalığı, yerini çiftlik zenginliğine terk etti.

Dış Politika

İlber Ortaylı, dış politikada Menderes ve İnönü’yü farklı yere koymuyor. NATO konusunda, Sovyetler karşıtı olma konusunda; bırakın CHP ile DP’yi, bütün Türkiye hemfikirdi. 

Eğitim

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyada hızlı bir kalkınma yaşandı. Savaş sırasında, ABD’ye mesleğinde uzman kişiler ve varlıklı insanlar göç ettiler. Biz de ABD ile yakın ilişkiler kurduk, anlaşmalar yaptık. İktisadi teşvikler ve yatırımlar gerçekleşti. Biraz sermayesi olan kişiler, ne yapıp edip çocuklarını Robert Kolej’e, Saint Benoit Fransız Lisesi’ne, İtalyan Lisesi’ne veya  Alman okullarına gönderdi. Çünkü yabancı dil bilmek çok gerekliydi. Dış ülkelerle iş yapan şirketlerde, tek vasfı sadece yabancı dil bilmek olan personel dahi çok önemliydi.

Adnan Menderes Nerede Hata Yaptı?

İlber Ortaylı, Adnan Menderes’i zeki birisi olarak nitelendiriyor. Sadece kendi fikri olmadığını, bazı CHP’lilerin de “gayet aklı başında bir genç” olarak kendisinden bahsettiğini belirtiyor. Atatürk’ü dahi etkilemesinden söz ediyor. Bu durum kendisinde bir karizma oluşturuyor. Ancak Menderes, zaman geçtikçe değişime uğruyor. 

(…) Kendisi hakkında çok çabuk hükmü edilen “yanılmazlığın ve ilahi seçimin” gerçekliğine ve devam edeceğine, şark toplumlarındaki ekseri politikacılar gibi inanmasıdır.”

(…) Bu akıllı adam zaman içinde değişti. “İstanbul’un trafik problemini halledeceğim” diyerek beş tane ‘Sinan Mescidi’ yıktı. Bu dünyada  tane ‘Sinan Mescidi’ yıkacak bir şehirli görmüyorum ben. Böyle bir şeyi ne Parisli, ne Londralı yapar; hatta Berlinli böyle bir durumda savaş çıkarır.

diyerek, daha birçok yıkımdan ve kendisini 1960 darbesiyle karşı karşıya getirecek uygulamalardan söz ediyor. İlber Ortaylı, Yassıada Mahkemelerinin hukuk tarihimize menfi bir hadise olarak geçtiğini ve hukukçu yetiştiremediğimiz sürece bu menfi hadiselerin tekrarlayabileceğini söylüyor.

DP Döneminden Günümüze Kadar İşleyen Süreç

1961 Anayasası

İlber Ortaylı’ya göre, 27 Mayıs hareketinin yapısına uygundu. DP’liler hariç, herkes kurucu meclisteydi. Anayasa tartışılmadan ya da dayatma ile geçmemiştir. 1961 Anayasası; SBF, Hukuk ve Yargıtay çevrelerinin görüş birliğinin hakim olduğu, geniş bir grubun uzunca tartıştığı ve Kurucu Meclis’e hakim olarak yön verdiği bir yasama faaliyetidir.

61 Anayasası müthiş bir örgütlenme, müthiş bir eleştiri serbestisi getirmiştir. Eski solcular ortaya çıkıp yazı yazmaya, konuşabilmeye başladılar. Örgütlenebildiler. Sendikalar kuruldu ki bu çok önemlidir.

Ortaylı, 1960 darbesinden sonra üniversitelerde cereyan eden ve bazı profesörlerin işlerinden çıkarılmasına neden olan 147’likler meselesinin detaylarına değinmiştir. 

Dönemin Siyasi Liderleri

İlber Ortaylı, Adalet Partisi ve DYP ile devam eden DP geleneğinden söz etmeye Süleyman Demirel ile başlıyor. Menderes’ten sonra Demirel’in iktidara gelmesine değiniyor. Kendisinin inanılmaz zeki, korkunç bir hafızaya sahip bir mühendis olması (İTÜ Yüksek İnşaat Mühendisi) ve Isparta’nın bir köyünden çıkmış olması, Anadolu insanı için övünç kaynağı olmuştur. Artık Aydınlı toprak ağasından sonra Ispartalı bir köylü çocuğu iktidardadır.

Cumhurbaşkanlığı öncesinde, DSİ genel müdürüyken, Adnan Menderes öncülüğüyle yaptığı barajlar sayesinde “Barajların Kralı” ünvanını aldı. Bu barajlar, Türkiye’nin ziraatine ilk nefesi veren, Anadolu’ya ilk elektrik üreten barajlardır.

Demirel’in farklı bir davranış tarzı vardı. Bazen insanların bilmediği kadar lügatlı bir Türkçe konuşur, bazen de “eyisiniz” diyerek halk ağzıyla konuşur. Kendisine yapılan eleştirileri ve şakaları kabul ederdi. Nitekim, ulusun Cumhurbaşkanı rolünü de iyi oynadı. Baba figürü, bugün dahi sempatik bir şekilde anılıyor. Başkaları gibi halka inmeye, halkı keşfetmesine gerek yoktu.

Ortaylı, Necmettin Erbakan’dan bahsederken; Türkiye siyasetindeki yeri, milli görüş geleneğinin hayali ve İslâm birliği kurma hedeflerine de değiniyor. Erbakan’ın zeki ve hızlı düşünmesine dikkat çekerken, düşüncelerinin çıkmazda olduğundan ve özlemlerin her zaman realiteyle bağdaşmayacağından dem vuruyor.

Bülent Ecevit (Karaoğlan) hakkındaki düşünceleri ise şöyle:

Ecevit’in kendine özgü bir karizması vardı. Bazı saldırılarda, talihsiz olaylarda adam yara almıyor. (mecazen) Çok namuslu olduğu için yara almıyor… Ecevit’in kabahatı ise iyi adam tanımamaktır. Listeye ve makama iyi adam koyamazdı. Ecevit noktası, virgülüne iyi konuşurdu. Robert Kolej’in yetiştirdiği en has Türkiye tipi adamdır. Ayrıca Ecevit, çok iyi bir çalışma bakanıdır. Hazırlattığı ve müdahale ettiği kanunların ne kadar mükemmel olduğunu bugünkü iş hukukçuları da söyler.

Demirel ve Ecevit, birbirleriyle sert kapışırlardı ama vatandaş ile ilişkide efendi tipli devlet adamlarıydılar.

İlber Ortaylı, Alparslan Türkeş ile başlayan milliyetçi kanaldan da söz ediyor. Devamlı bir yüz yüze eğitim ve teşkilatlanma yolu seçtiklerinden bahsediyor. Bunun dar kadro milliyetçiliği olduğundan bahsederken, kitleye hitap eden ve yol açan bir parlamenter metot olmadığına dikkat çekiyor. Bu durumun hâlâ değişmediğini de sözlerine ekliyor.

Geriye Kalanı Özetleyecek Olursak;

İlerleyen süreçlerde; 1968 kuşağına, Kıbrıs Barış Harekatına, 1980 öncesi tırmanan sokak gösterilerine ve nihai olarak meydana gelen 12 Eylül 1980 darbesi ve nedenlerine değinmektedir.

Son olarak da 1982 Anayasası sonrası Özal’lı yıllara, Özal’dan Recep Tayyip Erdoğan’a ilerlerken Türkiye’nin doksanlarına, detaylarıyla değiniyor. 2023’e yaklaşırken, gelecek ile ilgili düşüncelerini bizlerle paylaşmayı da ihmal etmiyor…

Arama Motorları Nasıl Çalışır?

Arama Motoru Nedir?

Bir arama motoru; temel olarak, bir bilgisayar sisteminde saklanan veriler içerisinden, belirtilen kelime ve sözcükleri içeren ya da bu kelime ve sözcüklerle ilişkili olan bilgilerin getirilmesini sağlayan bilgi alma sistemidir. Arama motorunun kullanıcıya getirdiği bilgilere, arama sonuçları denir. Arama sonuçları, genellikle alaka düzeyine bağlı olarak, kullanıcılara listeler halinde sunulurlar. Arama motorları, istenilen bilgiyi en kısa sürede bulmayı, en alakalı sonuçları getirmeyi hedefler ve bu doğrultuda geliştirilirler.

Arama Motorlarının Kullanım Alanları

Arama motoru denildiğinde akla ilk gelen genellikle web arama motorlarıdır ancak web sitesi aramak ve indekslemek dışında, farklı amaçlara yönelik arama motorları da bulunmaktadır. Kullanıcıların kendi bilgisayarları içerisinde yaptığı klasör ve dosya aramaları, metin içi arama; video, görsel ve ses arama; semantik arama; içerdiği etken maddeye göre ilaç bulmayı sağlayan, medikal alana özel arama motorları gibi çok çeşitli alanlar düşünülebilir.

Arama Motorlarının Tarihçesi

İlk arama motoru Archie, 1990 yılında, bir üniversite öğrencisi olan Alan Emtage tarafından geliştirildi ancak bu arama motorunun algoritması günümüzdeki arama motorlarından çok farklıydı. Çünkü bu sistem, dosya arama üzerine kurgulanmıştı. Bunu, şu an bilgisayarınızda dosya araması yapmaya benzetebilirsiniz.

Arama motorlarının günümüzde kullandığımız hale gelmesi epey süreç aldı. Günümüzde hala varlığını sürdüren ve popüler arama motorları arasında gösterilen Yahoo, 1995 yılında hizmete başladı. Yahoo, ilk zamanlarında arama motoru olarak hizmet vermiş, sonrasında ise e-posta vb. benzeri hizmetler de sunarak, şirket hacmini geliştirme yoluna girmiştir.

Yıl 1998’i gösterdiğinde, şu an dünyada en çok kullanılan ve hayatımızdaki etkisini her geçen gün arttıran Google kurulmuştur.

WEB Arama Motorlarının Çalışma Prensibi

WEB arama motorları; web crawler, dizin ve kullanıcı arabirimi olmak üzere üç ayrı bileşenden oluşur. Spider/web crawler denilen arama motoru robotları, internet ortamındaki tüm web sitelerini tarayarak, arama motoru dizinine (veri tabanına) indekslenmesi gereken içeriklerin URL’lerini toplar. Ardından topladığı bilgileri arama motorunun veri merkezindeki sunuculara taşır. Bir web sitesinin site haritası ve sayfalarındaki tüm linkleri bularak, internetteki diğer web sitelerinde yer alan içeriklerle ilişkilendirir ve birbirleri ile olan link ilişkilerini kayıt altına alır.

Arama motorları, bir dizi faktörü içeren karışık algoritmalar ile web site içeriklerini ve linklerin birbiriyle ilişkisine göre puanlama yapar. Yüksek puanlı web site ve içerikler, arama motoru sonuçlarında en üst sıralarda yer alır.

Arama motoru sıralama algoritması; link yapısı, web site yaşı, anahtar kelimeler, responsive tasarım (mobil uyumluluk) ve web site ziyaretçi istatistikleri gibi faktörleri kullanır. Arama motoru optimizasyonu çalışmaları ile sıralama faktörleri doğrultusunda performans iyileştirmeleri (SEO) yapılabilir.

Web üzerindeki tüm linkler crawl metoduyla indekslendikten sonra, arama motorunun ikinci bileşeni olan dizinler devreye girer. Arama motorları, içerik ve konumlarına (URL) dair bilgi edindiği web sayfalarını, arama sonuçlarında listeleyebilmek için dizine eklerler. Web sayfalarının online kayıtlarının tutulduğu dizinler, kullanıcının arama yaptığı anahtar kelimeler ile internetteki tüm web sitelerinde bulunan içerikleri ilişkilendirmek için tanımlama ve düzenleme işlevini üstlenirler.

Bir kitabın içindekiler bölümü mantığında çalışan dizin, crawler’ın topladığı içerikleri saklayan bir modüldür. Dizine eklenen web sayfaları, kalite kriterlerine göre sınıflandırılırlar.

Arama motorları, tüm interneti tarayıp linkleri hafızasına alarak kaydeder. Dizine indekslenen bağlantılar, üçüncü bileşen olan kullanıcı arabirimi ile arama motorunda sorgulama yapan kullanıcılara sunulur.

Birden fazla arama motorunda tarama yapan metasearch kategorisinde arama motorları da vardır. En prestijli dizinlerden biri olan Yahoo, hem Google sonuçlarını hem de kendi dizinindeki bilgileri kullanır.

Open Directory de Google’a hizmet veren dizinlerdendir. Google ise, arama sonuçlarındaki web sitelerini domain otorite değeri, sayfa değeri ve Pagerank, Panda algoritmaları gibi kendine özgü kriterleri baz alarak tamamen kendi algoritmasına göre listeler.

Sürünme (Crawling)

Arama motorları, örümcek (spider) adını verdikleri web site tarama botlarını geliştirir. Bu botlar, bir web sitesindeki tüm bölümleri, klasörleri, alt sayfaları, içerikleri yani neredeyse her şeyi dolaşarak ilgili web site hakkında bilgiler toplar. Örümcek botlar, bu işlemleri web sitede keşfettikleri URL’leri takip ederek yapar.

İndeksleme (Indexing)

Arama motorlarının örümcek botları, işlerini bitirdiğinde, sıra indeksleme işlemine gelir. İndeksleme, web sitelerinin arama motoru sonuçlarında görünür hale gelmelerini sağlayan bir sistemdir. İndekslenen web siteler, çevrimiçi veri tabanlarında saklanarak kalıcı hale getirilir. Zaman geçtikçe örümcek botlar yeni yeni veriler keşfeder ise bu verilerin de indeksleme işlemleri yapılarak veri tabanına eklenir.

Sıralama (Ranking)

Arama motorları, kullanıcılarına her zaman en doğru sonuçları verebilmek için sıralama algoritmaları kullanır. Bu algoritmalar sayesinde kullanıcının sorgusu ile ilgili en doğru sonuçlar üst sıralarda yer alır. Günümüzdeki arama motorları, kullanıcı eğilimlerini takip ederek kişi bazlı sıralamalar yaparak daha doğru sonuçlar verir.

Google Arama Motoruna Özgü Algoritmalar

PageRank Algoritması

Page Rank, Google’ın arama algoritmasının orijinal çekirdeğini oluşturan kısmıdır. Google’ı Lycos ve AltaVista gibi erken rakiplerinden ayıran bu büyük faktördür. 90’lı yıllarda Larry Page ve Sergey Brin tarafından geliştirilen bu algoritma, bir sayfanın veya alanın işaret ettiği bağlantıları sayıp değerlendirerek, önemini belirliyor ve ardından 0 ile 10 arasında göreli bir puan vererek çalışmaktaydı.

Page Rank; linklerin, bir sayfanın, alan adının veya içeriğin başka kullanıcılarca onaylanması ve işlevsel olması fikrine dayanıyor, bu nedenle bir sayfadan ne kadar çok bahsedilmiş ve referans olunmuş ise sayfanın değeri o kadar artıyordu.
Günümüzde PageRank algoritması güncellenmese de, PageRank’in çalışma prensipleri halen geçerlidir

Panda Algoritması

Eskiden web sitelerinde daha az içerik yoğunluğu olan çok sayıda içerik yayınlanırdı. Bu içerikler ya birebir ingilizce çeviri ya da benzer bir yazının kelimeleri eşdeğerleri ile değiştirilerek yayınlanırdı. Hatta, genellikle bu makalelerin anchor textleri bile birebir eşleşirdi.

Arama sonuçlarının en üstünde görünmeye çalışmak için içeriklerden açıkça intihal yapıyorlardı. Bu tür web sitelerine içerik çiftlikleri denirdi ve çok üst sıralarda sıralanırlardı. Google, 2011 Şubat ayında, bu durumun önüne geçmek ve düşük kaliteli içeriğe sahip siteleri ayırmak için arama sonuçlarına uygulanan bir filtre olan Panda güncellemelerini duyurmuştur.

Multi-Core Processors (Çok Çekirdekli İşlemciler)

Multicore Organizasyonu

Multicore, tek bir fiziksel işlemci içerisinde, birden fazla işlemci çekirdeğinin yer alması mantığıyla tasarlanan işlemci mimarisini ifade etmektedir. Bu mimarinin amacı, aynı anda daha fazla görevi tamamlayabilmek ve bu sayede daha iyi sistem performansı elde etmektir.

Şekil 1 – Tek çekirdekli ve çok çekirdekli işlemci mimarisine ait diyagramlar ve sanal görünümü

Çalışma Prensibi

Multicore (çok çekirdek) teknolojisi, esas olarak paralel hesaplamaya odaklanmıştır. Paralel hesaplama ya da koşut hesaplama; aynı görevin, sonuçlarının daha hızlı elde edilebilmesi için çoklu işlemcilerde eş zamanlı olarak işletilmesidir.


Bu fikir, problemlerin çözümlerinin ufak görev parçalarına bölünmesi ve bunların eş zamanlı olarak koordine edilmesine dayanır. Çok çekirdekli işlemci mimarisi, görevlerin doğru bir şekilde ve eş zamanlı iş parçacıklarına bölünmesi ve müsait durumda olan çekirdekleri atanması için gerekli olan iletişimi sağlar. Görev tamamlandığında, her bir çekirdekte işlenen veriler, ana karta geri gönderilir.

Şekil 2 – Paralel hesaplama, seri hesaplamaya göre işlemi daha kısa sürede gerçekleştirmektedir.

Avantajları

Bilim ve teknolojideki gelişmeler, paralel hesaplamaya duyulan gereksinimi artırmaktadır. Tam da bu noktada çok çekirdekli işlemciler, sahip oldukları paralel hesaplama yetenekleri ile işlem performansını arttırır ve büyük sorunları daha kısa sürede çözmeye yardımcı olurlar.

Ayrıca, işlemci performansının artması ve işlemlerin daha kısa sürede çözümü, ısı ve güç tüketimini de azaltır. Bu sayede, daha az enerji tüketimi ile daha iyi performans elde edilmesi sağlanmaktadır. Multicore (çok çekirdek) teknolojisi; kod derleme, 3D oyunlar, video düzenleme, dosya sıkıştırma, yük altında çalışan sunucular gibi zorlu görevlerde çok etkilidir.

Piyasadaki Ürünler

İşlemci teknolojisinde AMD ve Intel kozlarını paylaşıyor. Günümüzde pazar payı kullanım oranlarında Intel’in AMD’ye karşı üstünlüğü bulunuyor. Ancak son yıllarda AMD’nin oyuncular tarafından daha çok tercih edilmesiyle birlikte, AMD
pazar payını yükseltmeye başlamış durumda. Listeye yer alan modellerin sunucu ve masaüstü bilgisayarlar için üretildiğini belirtelim. Sunucular için üretilen modellerin son kullanıcı odaklı ürünlere göre daha yüksek performans sağladığı biliniyor. Bu nedenle en yüksek performanslı modeller arasında sunucu modelleri bolca bulunuyor. PassMark Software tarafından yapılan performans testleri baz alınarak belirlenen, piyasadaki en iyi işlemci modelleri:

Intel Xeon W-3275M

Sunucu cihazlarda kullanılması için üretilen bu işlemci FCLGA3647 soket tipine sahip. 28 çekirdek ve 56 iş parçacığı bulunan model, 2.5 GHz temel çalışma hızına ve 4.4 GHz turbo hızla çalışıyor. Model Intel Turbo Boost Max teknolojisiyle 4.60 GHz hıza çıkabiliyor. İşlemcinin 205 W TDP değeri bulunuyor. Model 14 nm fabrikasyon sürecine sahip. Model, PCIe 3.0 desteğiyle kullanıcılarla buluşuyor. DDR4, 2933 MHz tip RAM desteği bulunan model, 2 TB’a kadar RAM desteği sunabiliyor. 2019’un son çeyreğinde piyasaya çıkan işlemci yapılan performans testinde 38.961 puan alarak 10. oldu. İşlemci, 7 – 8 bin dolar aralığında fiyat etiketine sahip.

AMD Ryzen 9 3950X

Son kullanıcı odaklı olarak masaüstü bilgisayarlar için geliştirilen model, AM4 soket tipine sahip. 16 çekirdek ve 32 iş parçacığına bulunan model, 3.5 GHz temel çalışma hızına ve 4.7 GHz turbo hızına sahip. İşlemcinin 105 W TDP değeri
bulunuyor. DDR4 ve 3200 MHz tip RAM desteği bulunan model, 128 GB’a kadar RAM desteği bulunabiliyor. İşlemci 7 nm fabrikasyon sürecine sahip. Bu model yapılan performans testinde 39.300 puan almayı başardı. PCIe 4.0 destekleyen işlemcinin fiyatı, 6 – 7 bin TL arasında bir değere sahip.

AMD EPYC 7502P

Sunucu bilgisayarlar için üretilen model, SP3 soket tipine sahip. 32 çekirdek ve 64 iş parçacığına sahip olan işlemci, 2.5 GHz temel çalışma hızına ve 3.4 GHz turbo çalışma hızına sahip. Model, 180W TDP değeriyle çalışıyor. PCIe 4.0 desteği bulunan modelin DDR4 ve 3200 MHz RAM desteği de bulunuyor. Performans testinden 47.949 puan alarak 8. olan modelin, en yüksek RAM desteği ise 4 TB. Model, multi-chip module (ikili çip modülü) ile ilk çipte 7 nm ve ikinci çipte 14 nm fabrikasyon sürecine sahip. Fiyatı ise 2 – 3 bin dolar arasında bulunuyor.

AMD EPYC 7452

Bir diğer sunucu odaklı model olan EPYC 7452 de SP3 soket tipiyle çalışıyor. 32 çekirdek ve 64 iş parçacığı bulunan model, 2.4 GHz temel çalışma hızına ve 3.4 GHz turbo çalışma hızına sahip. Model, 155 W TDP değeriyle dikkat çekiyor.
PCIe 4.0 teknolojisini destekleyen model, DDR4 ve 3200 MHz RAM’leri destekleyebiliyor. İkili çip modülü bulunan model 7 nm ve 14 nm fabrikasyon sürecine sahip olan mimariye sahip. Performans testinde 53.075 puan alarak 7. olan
model, 4 TB’a kadar RAM desteği sunabiliyor.

AMD Ryzen Threadripper 3960X

sTRX4 soket tipine sahip olan model, 24 çekirdek ve 48 iş parçacığına sahip. Ayrıca model, 3.8 GHz temel çalışma hızına ve 4.5 GHz turbo çalışma hızıyla işlemleri yerine getiriyor. Bu model 280 W TDP değerine sahip. Bu da modelin diğer
modellere göre daha fazla elektrik tüketimi olduğunu gösteriyor. DDR4 ve 3200 MHz RAM desteği bulunan model, PCIe 4.0 desteği ve maksimum 512 GB RAM desteği sunabiliyor. 7 nm fabrikasyon süreciyle üretilen model, performans testinden 55.777 puan aldı ve 6. sıraya yerleşti. Bu model son kullanıcı, masaüstü cihazlar için üretildi. Modelin fiyatı 12 – 13 bin TL arasında.

AMD Ryzen Threadripper 3970X

Bir diğer masaüstü modeli olan 3970X, bir önceki modele göre daha gelişmiş özelliklere sahip. sTRX4 soket tipi desteği bulunan bu modelde, 32 çekirdek ve 64 iş parçacığı bulunuyor. İşlemcinin 3.7 GHz temel çalışma hızı bulunurken, 4.5 GHz turbo çalışma hızı bulunuyor. Model, 280 W TDP değerine sahip. DDR 4 ve 3200 MHz RAM desteği bulunan model, en fazla 512 GB RAM’i destekliyor. PCIe 4.0 desteği ile çalışan model, 7 nm fabrikasyon sürecine sahip. Model yapılan performans testinde 63.231 puan almayı başardı. İşlemcinin şu anki fiyatı 18 – 19 bin TL arasında bir değere sahip.

AMD EPYC 7702P

Bilgisayar işlemcileri arasında bir diğer sunucu odaklı model olan 7702P, SP3 soket tipine sahip. 2.0 GHz temel çalışma hızına ve 3.4 GHz turbo hızıyla çalışan model, 64 çekirdek ve 128 iş parçacığına sahip. Modelin 200 W TDP değeri bulunuyor. PCIe 4.0 desteği bulunan modelin RAM desteği de DDR4 ve 3200 MHz şekilde. Model, en fazla 4 TB RAM destekleyebiliyor. İkili çip modülü bulunan modelde ilk çip 7 nm ve ikinci çip 14 nm fabrikasyon sürecine sahip. Model performans testinde 63.910 puan aldı ve 4. sıraya yerleşti. Modelin satış fiyatı 4 – 5 bin dolar arasında seyrediyor.

AMD EPYC 7742

Bu model de SP3 soket tipiyle bilgisayarlarda görev alıyor. Modelin 64 çekirdeği ve 128 iş parçacığı bulunuyor.
Model, 2.3 GHz temel çalışma hızına ve 3.4 GHz turbo hıza sahip. PCIe 4.0 desteği bulunan model, DDR4 ve 3200 MHz RAM destekleyebiliyor. İşlemcinin en destek verdiği en yüksek RAM miktarı ise 4 TB. İkili çip modülü bulunan işlemcide ilk çekirdek 7 nm ve ikinci çekirdek 14 nm fabrikasyon sürecine sahip. Özelliklerini belirttiğimiz model performans testinde 66.679 puan aldı ve 3. sıraya yerleşti. Modelin fiyatı 7 – 8 bin dolar arası bir değere sahip.

AMD EPYC 7702

Sunucu odaklı olan EPYC 7702, 64 çekirdek ve 128 iş parçacığına sahip. SP3 soket tipiyle çalışan model, 2.0 GHz temel çalışma hızına ve 3.4 GHz turbo çalışma hızına sahip. PCIe 4.0 desteği bulunan model, 200 W TDP değerine sahip. DDR4 ve 3200 MHz RAM desteği bulunan işlemci en fazla 4 TB RAM’i destekleyebiliyor. İkili çip modülü bulunan modelde ilk çekirdek 7 nm ve ikinci çekirdek 14 nm fabrikasyon sürecine sahip. Model, performans testinde 71.362 puan aldı ve 2. olmayı başardı. Modelin satış fiyatı 6 – 7 bin dolar arasında değere sahip.

AMD Ryzen Threadripper 3990X

Zirvede AMD Ryzen Threadripper 3990X bulunuyor. Masaüstü için geliştirilen ve birçok sunucu odaklı modeli geride bırakıp 1. olmayı başaran model, sTRX4 soket tipine sahip. Modelde 64 çekirdek ve 128 iş parçacığı bulunuyor. İşlemci, 2.9 GHz temel çalışma hızına ve 4.3 GHz turbo hıza sahip. PCIe 4.0 desteği bulunan işlemci, 280 W TDP değerine sahip. DDR4 ve 3200 MHz RAM desteği sunan model, en fazla 512 GB RAM’i destekleyebiliyor. İşlemci, 7 nm fabrikasyon sürecine sahip. Model birinci olduğu performans testinde 80.664 puan almayı başardı. Modelin bu başarısı takdire şayan. Çünkü masaüstü modellerin sunucu modellerini geçmesi epey zor. Çünkü sunucu modelleri daha yüksek
kapasiteli işlem yapmaları için geliştiriliyor. Ancak performans testinde 3990X birinci gelmeyi başardı.

İbn Battuta – Anadolu’ya Açılış

(1330-1331)

Anadolu’ya deniz yoluyla ulaşması

Lâzkıye’de Martelmîn adlı bir Cenevizlinin büyük “korkora”sına [=ticaret gemisi] binerek “Türk ülkesi”ne yöneldik.

Burası Rum diyarı diye de bilinir. Çünkü eskiden Rumlarınmış. Rumlar ve Yunanlılar asıl ahalidendir. Müslümanlar orayı İslâma açtılar. Şu anda Müslüman Türkmenlerin idaresi altında yaşayan bir hayli Hristiyan vardır bu ülkede. Elverişli bir rüzgârla on günlük seyahatten sonra Anadolu’nun ilk şehri olan Alâyâ’ya [=Alaiye=Alanya] ulaştık. Yolculuğumuz sona erince gemi sahibi bizden “navl” [=navlun, ücret] almadı. İkramından saydı bu yolculuğu…


Dünyanın en güzel memleketi ve en güzel insanları…

Rum diyarı diye bilinen bu ülke, dünyanın belki en güzel memleketi! Allah Teâlâ güzellikleri öbür ülkelere ayrı ayrı dağıtırken burada hepsini bir araya toplamış! Dünyanın en güzel insanları, en temiz kıyafetli halkı burada yaşar ve en leziz yemekler de burada pişer. Allah Teâlâ’nın yarattığı kullar içinde en şefkatli olanlar buranın halkıdır. Bu yüzden şöyle denilir: “Bolluk ve bereket Şam diyarında, sevgi ve merhamet ise Rum’da!” Bu kelimeyle buranın halkı kastolunuyor.

Anadolu’ya geldiğimizde hangi zaviyeye gidersek gidelim büyük alâka gördük. Komşularımız, kadın ya da erkek bize ikramda bulunmaktan geri durmuyorlardı. Burada kadınlar yüzlerini örtmezler. Yola çıkacağımız zaman akraba ya da ev halkındanmışçasına bizimle vedalaşırlar; üzüntülerini gözyaşı dökerek belli ederlerdi. Buranın âdeti gereğince ekmek haftada bir gün pişirilir, öteki günlere yetecek kadar! Ekmek günü, erkekler sıcak ekmekler ve nefis yemeklerle çevremizi doldurur, şöyle derlerdi: “Bunları size kadınlar gönderdi, sizden hayır dua bekliyorlar!”

İnanış ve yaşam biçimi

Halk, İmam-ı A’zam Ebû Hanîfe Hazretleri’nin mezhebindendir. Hak Teâlâ ondan razı olsun. Hepsi Ehl-i Sünnet’tir. Aralarında ne Kaderî ne Râfıdî [=Râfizî] ne Mu’tezilî ne Hâricî ne de başka bir sapkın bulunmaktadır. Yüce Allah onları bu faziletleriyle diğer insanlardan üstün kılmıştır. Ama haşîş [=esrar] yemekten çekinmiyorlar!

14. yüzyılda Alanya (Alaiye)

Demin de belirttiğimiz gibi Alanya deniz kıyısında bir şehirdir, ahalisi tümüyle Türkmenlerden oluşuyor. Kahire, İskenderiye ve Suriye tüccarları bu şehre gelip alışveriş ederler. Kerestesi bol olduğu için buradan yüklenen balyalar İskenderiye, Dimyat ve öteki Mısır limanlarına gönderilir. Şehrin üst tarafında gayet sağlam ve sarp bir kale var. Ulu sultan Alâeddîn [Keykubat] Rûmî tarafından yapılmıştır. Bu şehirde belde kadısı Celâleddîn Erzincânî ile tanıştım. Cuma günü benimle beraber kaleye çıkarak namaz kıldı. Bana ikramda bulundu ve ziyafet verdi. Bir de Şemseddîn b. Recîhânî diye bir adamın misafiri oldum. Bunun büyük babası Alâeddîn [=İbn Köyük], siyahların yaşadığı Mâllî ülkesinde vefat etmiştir.